Ana Sayfa
Matematikçiler
Makaleler
=> Cahit Arf ile Röportaj
=> Türkçe'nin Matematiği
=> Güç ve Sıfır
=> Matematiği Hatırlamak ve Uygulamak
=> Matematiğin Dili
=> İrrasyonel Sayılar
=> Tümdengelim-Tümevarım
=> Atatürk'ün Matematiğe Katkıları
=> Türk-İslam Dünyasında Geometrinin Yeri
=> Bir Matematik Filozofu Olarak Kurt Gödel
=> Türk Matematikçiler
=> İlk Kadın Matematikçi Hypatia
=> Bernoulli Ailesi
=> Dört Renk Teoremi
=> Riemann Hipotezi
=> İkiz Asallar Sanısı
=> Matematiğin Kaynağı Doğadır
=> Matematiğin Temelleri Üzerine Uyuşmazlık Yüzyılı
=> matematik ve Diğer Canlılar
=> Numbers of Zeros
=> The Distributive Property
=> Hundreds Chart
=> What is Algebra? Why Take Algebra?
=> What is Geometry?
=> Matematik ve Müzik
Matematik Seçkileri
Fraktallar
Paradokslar
Sayılar Teorisi
Ziyaretçi defteri
 

Atatürk'ün Matematiğe Katkıları

Günümüzün bilim ve teknolojisinin bel kemigi olan matematik, kendine özgü doğrulara, yanlışlara ve dile sahiptir. Bir dile sahiptir diyorum çünkü, sadece matematik ile yakından ilgilenenlerin anlayabilecegi veya "üçgen, kare, dikdörtgen, çember, daire vb.." gibi herkesin yakından bildigi terimler ve çesitli sembolik gösterimlere sahiptir matematik. Hiç düsündünüz mü, nereden geliyor bu terimleri Kim, neden üç kenarı olan kapalı egriye üçgen adını vermis diye. Bu konu üzerine bir arastırma yaptıgınızda karsınıza çıkacak tek isim vardır ki O da süphesiz önünde saygıyla egildigimiz, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Cumhuriyetten önce çesitli okullarda okutulmus bir matematik kitaplarını incelerseniz; içlerinde Arap harfleriyle yazılmıs formüller; müselles, murabba veya hatt-ı mümas gibi günümüz matematiginde bir anlam ifade etmeyen bir çok terim görürsünüz. Günümüzde Atatürk sayesinde kullandıgımız terimlere baktıgımızda, bu eski Arapça terimlerin anlaşılmasının ve hatırlanmasının ne denli güç olduguna siz de hak verirsiniz elbet. Bir düsünün "Müsellesin sathı yatalay, dikeley zarbının müsavatına müsavidir." Cümlesinden ne anlıyorsunuz? Belki anneanne ve dedelerimiz bize bu cümle içinden bir kaç kelimeyi günümüz Türkçe'sine çevirebilir ama bir çogunuz gibi ben de bu cümleyi ilk okudugumda hiç bir gey anlamamıstım. Oysa bu cümle "üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliginin çarpımının yarısına esittir." Demektir. Belki sadece bu cümledeki kavram anlaşılmazlıgı bile bize Atatürk'ün bu konuda matematige ve dolayısıyla diger ilimlere ne denli degerli bir çalısma bıraktıgını anlamamız için yeterli olacaktır. Mesela, Müselles sözcügünü ele alalım. Müselles Arapça 'sülüs' sözcügünden türetilmistir. Arapça'daki sülüs ile müselles sözcüklerinin arasındaki iliskiyi kavrayabilmek, Arapça bilmeyenler için oldukça zordur. Sülüs sözcügünün Türkçe'de karsılıgı 'üç' kelimesidir. Üç'ün yanına 'gen' getirirsek üçgen sözcügü olusur. Bu müselles sözcügünden daha kolay anlaşılmaktadır. Atatürk'ün matematik dünyasına kazandırdıgı diger bazı terimlerden de söyle örnekler verebiliriz;

Yeni ismi

Bölen
Bölme
Bölüm
Bölünebilme
Çarpı
Çarpan
Çarpanlara Ayırma
Çember
Çıkarma
Dikey
Limit
Ondalık
Parabol
Piramit
Prizma
Sadelestirme
Pay
Payda
Teget


Eski ismi

Maksumunaleyh
Taksim
Haric-i Kısmet
Kabiliyet-i Taksim
Zarb
Mazrup
Mazrubata Tefrik
Muhit-i Daire
Tarh
Amudi
Gaye
Agar'i
Kat'ı Mükafti
Ehram
Mensur
ihtisar
Suret
Mahrec
Hatt-ı Mümas

Bu Arapça kökenli kelimelerle matematik yapmanın ve yapılanların ne ifade etmek istediğini anlayarak çağdaşlık yolunda ilerlemenin ne denli zor ve zahmetli olacağını anlatmaya gerek olmasa sanırım. Atatürk'ün bulduğu bu ve bunlar gibi bir çok terimler günümüzde hala geçerliliğini korumakta ve matematiği bizler için daha anlaşılır kılmaktadır.
Atatürk bu terimlerin yer aldığı 1937 yılında yayımlanan bir de geometri kitabı yazmıştır. Bu kitapta kullanılan yeni terimler ayrıntılarıyla açıklanmış ve üzerlerine örnekler de verilmiştir. Bu kitap geometri öğretenlere ve bu konuda bilgi edinmek isteyenlere kılavuz olarak Kültür Bakanlığınca yayınlanmıştır.
Mustafa Kemal bu geometri kitabını yazarak matematiğe daha anlaşılır yeni terimler kazandırmak isteğini Sivas'ta girdiği bir geometri dersinde ortaya koymuştur. Atatürk 13 Kasım 1937 tarihinde Sivas'a gitmiş ve 1919 yılında Sivas kongresinin yapıldığı lise binasında bir geometri (o zamanki adıyla hendese) dersine girmiştir. Bu derste öğrencilerle konuşmuş ve geometri üzerine çeşitli sorular yöneltmiştir. Ders esnasında eski terimlerle matematik öğreniminin ve öğretiminin zorluğunu bir kez daha saptayan Atatürk "Bu anlaşılmaz terimlerle bilgi verilemez. Dersler Türkçe terimlerle anlatılmalıdır." Diyerek bu konudaki kesin yargısını açıkladıktan sonra, dersi kendi buluşu olan Türkçe terimlerle ve çizimleriyle anlatmıştır. Bu sırada derste Pisagor teoremini de çözümlemiştir.
Elbette ki, matematik ve geometri bilgisi yeterli olmayan bir insanın bilimsel ve dolayısıyla toplumsal açıdan bu denli önemli bir çalışmayı ortaya çıkararak nesiller boyu kabul edilebilir bir forma sokması mümkün değildir. Böylece Atatürk sadece siyasi ve idari alandaki dehasıyla değil, sayısal dünyadaki üstün başarısıyla da karşımıza çıkmış oluyor.
Sizin de gördüğünüz gibi Atatürk'ün yaşamında matematiğin önemi bugüne kadar bildiğimiz veya ilkokullarda öğrenmiş olduğumuz gibi matematik öğretmeninin ona "Kemal" ismini vermesinden çok ötedir. Matematiğin bilimsel geliğme acısından anlaşılır bir dilde öğretilmesi gerektiği düşüncesi ve bu konudaki çalışmaları sayesinde bize kazandırdığı onca güzelliğe bir yenisini daha eklemiştir. Umarım bu yazıyla birlikte onun başlattığı bilimsel gelişme arzusunun bizler için de ne kadar gerekli olduğunu hatırlar ve bunun yanında sade ve anlaşılır bir dile sahip olmanın bir toplumda her alanda ne denli gerekli olduğunu daha iyi anlamış oluruz.
Bugün 4 ziyaretçi (13 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol